İLMAR

Hayırlara Anahtar, Şerlere Kilit

TÜRKİYE’NİN “GENÇLİK-MEDENİYET” VE “GENÇLİK-EĞİTİM” İLİŞKİSİNİN SİYASET ZİHNİYETİ

Prof. Dr. Osman ŞİMŞEK

Bir ülkenin/ toplumun geleceğine yön verecek en dinamik kesim  gençliktir. Bir toplumun şu andaki gençlik yapısının sosyolojisi,  o toplumun gelecekteki konumunun görüntüsünü vermektedir. Bundan dolayı gençlik konusu tüm toplumların en önemli gelecek meselesidir.

Küreselleşme süreci ile dünyada web ağ sistemine dayalı iletişim ağının yaygınlaşması sonucu oluşan kültürel etkileşim; kültürler, ülkeler, toplumlar, ekonomiler ve özelliklede “gençlik” üzerinde olağanüstü bir etki ortaya çıkarmıştır. Küresel kültür, dijital dünya üzerinden kendi düşünce ve sistemini tek taraflı olarak, en çokta gençlik üzerinde hâkimiyet kuracak şekilde “kendince” yeni bir kültürlenmeyi icraya sokmuştur. Bu noktada milli toplumların kendi geleceğini, sahip olduğu gençlikle devam ettirme gerçeği, tek taraflı küresel kültürlenme ile gençliğin algı ve düşüncesinde bağımlı hale dönüştürülmesini ortaya çıkarmaktadır. Böylece tek taraflı küresel kültür, gençliğin duygularına “özgürlük”  söylemi ile hitap ederek, gençliği kendi ilkelerine bağımlı düşünmeye yönlendirmiş olduğu görülür. Bu durum ise tüm milli toplumların gençliğine, el koyma uygulamasının ortaya çıkarmıştır.

Bu gelinen noktada ise bir medeniyetin kendi gencini, insanını küresel ithal kültür kaosundan koruma adına milli gençlik kültür stratejisi geliştirme zorunluluğu içindedir. Bu bağlamda Türkiye, gençliğini, kendi kültürel ve düşünce özüne uygun bilgi ve değer anlayışı ile tutum ve davranışları geliştirebilmesinin siyasetini ortaya koyabilmesi gerekmektedir. Türkiye bu amacını gerçekleştirebilmek için  öncelikle aşağıda belirtilen stratejileri benimseyip uygulamaya geçirme gereği bulunmaktadır ;

– Akademik bilgiye dayalı  bakış açısıyla “gençlik kültürel aklı yani her şeye gencin kendi kültürel değer bakışı ile bakıp bu çerçevede “milli gençlik stratejisinin geliştirilmesi,

-Kültürel özüne uygun ilmi düşünce geliştirme ile de, 21. Yüzyıl Türkiye’sini lider ülke konumuna taşıyacak ilmi bilgi müktesebatı sağlamaya yönelik çalışmaların oluşturabilmesi,

-Gençliğin metotlu ilmi düşünme yolu ile hem küresel dünyayı tanıma, hem de ülkemizin temel kök değerleri üzerinden gençlik-düşünce-akıl-bilgi etkileşimini ortaya koyan bir bakış açısına sahip kılınmalıdır.  Bu multidisipliner bakışın, 21. Yüzyıl Türkiye’sinin gelişimini sağlamayı misyon olarak kendisine görev edinmiş bir  gençlik tipinin, ilmi düşünce ve ilmi uygulama bütüncüllüğünde özgün çalışmalar ortaya koymayı amaçlaması gerekmektedir

Bu noktada kültürel özümüze uygun bir “Milli Gençlik Vizyonu” oluşturma bakımından dünyada Endüstri 4.0 ve süper akıllı toplum olarak tanımlanan Toplum5.0 ‘ın konuşulduğu günümüzde; şura, çalıştay, konferanslar ve diğer bağlamlarda gerçekleştirilecek akademik mahreçli çalışmalar ile örneğin;

– “Gençlik ve Değer”,

-”Gençlik ve Kültürel Sorumluluk”,

“Gençlik ve Modern/Post Modern Sosyo-Psikolojik Patolojiler”,

– “Gençlik ve İdeal”,

-“Gençlik ve Sosyal Sorumluluk”,

-“Gençlik ve Gönüllülük”,

-“Gençlik ve Ahlak”,

– “Gençlik ve Tarih Şuuru”,

-“Gençlik ve Sapma Davranışlar”…

gibi konular başta olmak üzere, gençliğimize kültürel öze uygun olarak 21. Yüzyıla ilmi mahreçli düşünce yolu ile yüksek sosyal(içtimai) sorumluluğun farkına vardırılması özel önem taşımaktadır. Bu fark edici bir zihniyet inşası ile Türkiye’nin geleceğine akademik ortamda yön verebilecek bir gençlik stratejisi vizyonunun oluşturulması için hareket edilmesi zaruridir.  Mevcutta ise var olan stratejiler olabilir ancak onların da hangi bilgi yöntemi ile ortaya konulduğunun da iyi tespit edilmesi gerekmektedir.

Bu noktada 21. Yüzyıl Türkiye’si açısından inşa edilmesi gerekli olan “İdeal Milli Gençlik Vizyonu”nda başta bilimsel bilgi yöntemi olarak pozitivist materyalist bilgi yönteminin bu güne kadar gençliğin bilgi dünyasını oluşturduğunun bilinmesi önemlilik taşımaktadır. Bu idrak edişi, yeni özgün gençlik inşası için öncelikli çıkış hamlesi olarak görmek gerekir. Buna bağlamda şu ana kadar gelen uygulamalar gerçeği eşliğinde materyalist pozitivist bilgi yöntemine göre gençliğimizin  inşa edilmiş olduğunu belirtebiliriz. Bu yöntemsel inşanın Türkiye gençliğinde ortaya çıkardığı  etkileri ise şöyle belirtebiliriz;

  • Türk gençliği üzerinde Batı modern Pagan medeniyetine duyulan hayranlığın oluşturulmasına yol açmıştır,
  • Bu hayranlık duygusu ve baskın, hakim salt akılcı modernist eğitim uygulamaları, pozitivist düşünceye  ( pozitivist düşünce; Allah’ı görmediği için onu yok kabul eden dünya görüşüne dayalı bir bakış açısının geliştiren buna karşı sadece aklın rehberliğini tanrılaştıran düşünce yöntemine) karşı “şüphe” duymayı köreltmiştir. Bu durum ise ideal gençliğimizin kendi özüne uygun bir çıkış yapma, özgün şahsiyet inşasını oluşturma gibi yeni inşacılık ve özgüven duyma niteliklerini yok etmiştir. Yani modernist-pozitivist yöntemsel bilgiye dayalı oluşan bu hayranlık ya da mutlak itaat, gençliğimiz üzerinde sadece taklitçiliği ve aktarmacılığı maharet sanan bir anlayışı, düşünce yapısını, kimlik ve şahsiyetin oluşmasına yol açmıştır. Bu etkilerin sonucunda materyalist pozitivist bilgi yöntem anlayışının gençlik üzerinde liberal düşünce eşliğinde İslam ve Milli kültürümüze bakışında çeşitli sapma durumları ortaya çıkarmıştır. Örneğin;;
  • “Agnostizmi ve agnostik bakışın gelişmesine” ve bu noktadan İslam’a ve Milli kültürümüze bakabilen bir anlayışın gelişmesine yol açmakta,
  • Deizm anlayışın gelişmesine ve bu noktadan İslam’a ve Milli kültürümüze bakabilen bir anlayışın gelişmesine yol açmakta,
  • Ateizm sapkınlığın yaygınlaşmasına ve bu noktadan İslam’a ve Milli kültürümüze bakabilen bir anlayışın gelişmesine yol açmakta,
  • Bunlara ilaveten başta ahlaki alanlar olmak üzere toplumdaki sapma davranışların meşruiyet kazanmasına yönelik bir zihniyeti de canlandırabilmektedir. Bu sapma davranışlar içine girmiş bir akıl ve düşünce yapısı ile genç, İslam’a ve Milli kültürümüze bakış geliştirilmesine yönelmiştir.
  • Ayrıca materyalist pozitivist bilgi yöntem anlayışının günümüz gençlik üzerinde bencilliği (hodgamlık), homo economicius temalı her şeyde ekonomik fayda merkezli düşünceye yönelik karakterlendirilme ile daima egosantrik (bencil), çatışmacı isyan ahlakına göre davranmayı meşrulaştıran bir anlayışı geliştirmiş ve hala da bunu geliştirmektedir.
  • Buna bağlı olarak zevkine, bireysel tatmine düşkün bir genç insan tipinin oluşturulmuş hali ile de gencin zihin dünyası ;  medya ve internetin sapkın adresleri,  dijitalleşme neticesinde gençliğin algı ve düşüncesi üzerinde ;
  • milli olana,
  • manevi ruhani olana,
  • milli kültüre ve maneviyata sahip çıkma gibi soyut duyguların etkinliğinin, genç insanın kararlarında bir donuklaştırılmanın  ortaya çıkmasına yol açabilmektedir.

Günümüzde Milli Eğitim Bakanlığın eğitim yöntem metodolojisinin modernite düşüncesine bağlı olarak  pozitivist temelli olarak oluşmuş olması, Türkiye dini eğitim metodolojisinin, Modern Türkiye’nin laiklik ve sekülerleşmeciliğinin de bu temel bakışına göre kendini ayarlaması sonucu  oluşturulan pozitivist bilgi yöntemine kurumlara yön vermeye dayalı olarak;

– İlahiyat eğitimi veren İlahiyat Fakültelerinde

– Yine pozitivist bilgi yönteminin temel kabullerine göre oluşturulmuş İmam Hatip Okullarında verilen dini bilgi yöntemi,

– Ayrıca Türk üniversitelerinde öğretmen yetiştiren “Eğitim Fakültelerinin” bütün branşlarının pozitivist(materyalist) bilgi yöntemine göre öğretmen yetiştirmeye hala devam etmesine bağlı olarak oluşan pozitivist öğretmen aklı ile Türkiye’nin Milli Kültürü Türk-İslam medeniyetinin medeniyet aklının kuracak gençlik nasıl yetiştirilir ki?

Buna göre;

Türkiye’de eğitim ve gençlik ilişkisindeki sorunları asıl buradan kaynaklandığının görülmesi çok açıktır.

Bunu görmezden, anlamazdan gelinerek,  bir şeylerin yapıldığı görüntüsünün verilmesine rağmen toplumda gençlik üzerinde; deizmin yaygınlaşmasında, agnostizmin yaygınlaşmasında, ateizmin yaygınlaşmasında ve sapma toplumsal davranışların yaygınlaşmasının somut olarak ortaya çıkmasında;

hem İlahiyat Fakültelerinin ,

hem İmam Hatip Okullarının,

hem Eğitim Fakültelerinin,

hem de bütün bunları Türk milleti adına yönetme sorumluluğu içinde bulunan;

– bürokrat, teknokrat, siyasi karar alıcılar, milli medya,

– milli ve manevi duruş sergilediğini düşünen yazar,

– YÖK ve akademisyen kimliğine sahip kimselerin açık bir şekilde konumlarına ve yetkilerine göre sorumlukları bulunmaktadır. Ki bu sapma davranışlar Türkiye’de, giderek yaygınlık kazandırılmaya da hala sinsice ve metotlu bir şekilde devam edilmektedir. Yapılan araştırmalarda, bu yöndeki rakamların artığını ortaya koymaktadır.

Türkiye’de 1807 ile başlayan Batılılaşma süreci ile İslam medeniyet geleneğine, özüne uygun olarak ona sahip çıkan onu savunun bir kitle olmakla birlikte, bu tarihten itibaren modern pozitivist Batı değerlerine dayalı toplumsal gelişmeyi savunun bir kitlenin var olduğu da açıktır. Türkiye’de İslam medeniyet değerleri ya da Türk-İslam kültür merkezinin özünden hareket eden bir kitlenin; deizmi, agnostizmi, ateizmi ve sapma davranışları savunması, bunların ortaya çıkıp geliştirilmesi davranışlarını sergilemeleri elbette ki beklenemez. Bunları savunan kesimler toplumda zaten bellidir. Fakat özellikle deizm, agnostizm ve ateizmi son dönemlerde basına yansıyan yönüyle İlahiyat fakültelerindeki bir kısım modernist ilahiyatçı akademisyenler vasıtasıyla öğrenci kitlelerinde, İmam Hatip okullarındaki öğrenci kitlelerinde daha yoğun görülmeye başlanması, bu noktada bir toplum mühendisliği çalışmasının yürütüldüğünü ortaya çıkarmaktadır.  Bu durum ise kültürel manada sizi can evinizden yani kültürel mahremiyetinizden vurma anlamına gelmektedir.

Başta Türkiye’de siyasi sorumluların (Eğitim alanında ve Diyanet alanında ve sırasıyla diğer ilgili kurumların; Gençlik Bakanlığı, Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı…) deizm, agnostizm, ateizm gibi anlayış ve inanışların, “Türkiye’de yaygın değildir” gibi üstü örtük açıklamalar ortaya çıkan fiili durumu net olarak ifade etmemekte olduğu söylenebilir. Buna ilaveten bir de eğitimde yeni hamleler gibi;  bina, sınıf, laptop, akıllı tahtalar vs sayısının artırılmasına yönelik eğitimde kaliteyi yakaladık gibi zahiri gelişmeleri de gerçek bir gelişme gibi gösterme yanılgısından ayrıca da çıkılması gereği bulunmaktadır.

Türkiye gibi dünyasın son bin yılının sekiz yüz yılına lider olarak yön vermiş bir ülkenin bu başarısı, kuşkusuz eğitimde özüne uygun liyakatli insanlar yetiştirilmesiyle sağlandığı açık bir gerçektir. Türk-İslam medeniyet sisteminin bu sekiz yüz yıllık başarısı, kuşkusuz medeniyetinin özüne uygun eğitim ile sağlamıştır. Bu başarılı eğitim sürecinin eğitim yöntemi ise;

– ne aydınlanma düşüncesi ve onun eğitim anlayışı ile olmuştur,

-ne pozitivizm ve onun eğitim düşüncesi ile olmuştur,

-ne de yoga ve Hinduizm temalı Budizm iştirakli düşünce ve onların yöntemi ile olmuştur.

Sonuç olarak;

Türkiye’de gençlik zihniyeti ve ahlakı üzerine söz ve politika üretmede sorumluluğu olan kurumların ve bürokratların öncelikle “ gençlik meselesine Türkiye’de var OLAN bilgi yöntemi ile nasıl bir gençlik oluşturuldu ve bundan memnun muyuz? Memnun isek yaygınlaşan deizmi, agnoztizmi, ateizmi nereye koyacağız” sorusunu ciddi manada uzman narsizmine düşmeden, öncelikle kendilerine sormalarının gereği bulunmaktadır. Bunda olandan memnuniyet yoksa OLMASI GEREKENİ nasıl oluşturmalıyız sorusunu, yöntem değişiminin gerekliliği noktasından bakarak, kendilerine sormaları gerekmektedir. Seküler kripto bürokrasi ve seküler kripto teknokrasi ise bu kültürel dönüşüm sorgulamasına  bakalım ne der acaba. Bu tip yerli politikaların telaffuzunun dahi oluşmasına nasıl yeni özgün gelişmeci bir cevap sunabilir acaba. Türkiye’de Tüm bu sorunların kültürel öze göre çözüme kavuşturulmasında modernist kültürel jakobenizmin elitis konumunun durumu ise hala merak konusu olmaya devam etmektedir.